Homeopati, Alman Dr. Samuel Hanneman tarafından bulunmuş ve 200 yılı aşkın bir süredir uygulanan doğal, bütüncül ve yan etkisiz bir tedavi yöntemidir. Günümüzde Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika, Asya ve Afrika’da oldukça yaygın şekilde uygulanan Homeopati, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından da tanınmaktadır. Birçok ülkede özel sağlık sigortaları homeopatik tedaviyi kapsamları içine almıştır.

Eski Yunancada “homeos” -“benzer”, “pathos”- “hastalık” demektir.  Homeopati , ‘benzeri benzer’ ile tedavi etme prensibine dayanır. Dr Hanneman sıtma ilaçlarında kullanılan ve chinchona ağacı kabuğundan elde edilen ‘kinin’ in sağlıklı insanda kullanıldığında sıtmada kine benzer hastalık belirtileri verdiğini ve kişinin sonra iyileştiğini fark eder. Aynı maddeyi sıtmalı birine verdiğinde de belirtilerin önce arttığını ve sonra da sıtmanın tamamen iyileştiğini kanıtlar. Bundan yola çıkarak doğada ki bitki, mineral, organik ürünler ve doku ekstreleri gibi türlü materyallerden remedi diye adlandırılan tamamen doğal çok sayıda homeopatik ilaçlardan elde eder. Dr Hanneman’dan bu yana yapılan çalışmalarla 4000-4500 çeşit remedi bulunmuş ve kullanılmaktadır.

Hastalık belirtileri aslında, hastalık ile savaşan vücutta meydana gelen değişikliklerdir. Klasik tıp bu belirtileri ortadan kaldırmaya çalışır; öksürüğü keser, ateşi düşürür, ağrıyı dindirir…  Homeopati ise belirtileri olduğu gibi ele alır, vücudun savunma sistemine dair işaretler olarak görür, bastırmaya çalışmaz ve hastalığın başka bir düzlemde olduğunu savunur. Örneğin, yüksek tansiyon hastaları hayatları boyunca tansiyonlarını dengede tutacak ilaçlar kullansalar bile, genellikle kalp enfarktüsü, beyin kanaması gibi komplikasyonlar neticesinde hayatlarını yitirmektedirler. Bu ve benzeri durumlar, belirtileri ortadan kaldırmanın hastalığı iyileştirmediğini, hatta başka düzlemlerde daha fazla komplikasyona yol açabildiğini göstermektedir.

Homeopati ile fiziksel, duygusal ve ruhsal her tür hastalığı tedavi etmek mümkündür. Üstelik bu ömür  boyu ilaç kullanarak değil çoğu zaman tek bir ilaç ve tek bir doz ile sağlanabilmektedir. Homeopati de ilaç hastalığa değil kişiye özel verilir ve sadece hastalanan organ ya da bölgeyi değil kişinin bütünsel olarak tedavisini sağlar.

Günümüz Diş Hekimliğinde, ağız sağlığının genel sağlıkla bir bütün olduğu ve ayrı algılanmaması gerektiğine dair farkındalık her geçen gün daha da artmaktadır. Dişler, dil, diş eti, dudaklar, tükürük bezleri, vücudun diğer bölümleriyle sinirler, kan ve lenfatik sistem, bezler, akupunktur meridyenleri, kemikler ve eklemler vasıtasıyla ilişkidedir.

Diş tedavilerinde mekanik işlemler çok yer tuttuğundan, bazen tedavi edilen dişin, capcanlı, düşünen, nefes alan bir bireye ait olduğu unutulur.  Çin tıbbının 15. Asırdan bu yana bildiği bu bütünlük algısı ne yazık ki modern tıpta kendisini son birkaç yüzyılda göstermekte, çoğunlukla da ıskalanmaktadır. 

Ağızdaki problemler genellikle, travmaya bağlı diş kırığı yahut diş kaybı ya da kapanış bozukluklarından kaynaklanan çürük eğilimleri gibi lokal sebeplere bağlanır ama sıklıkla bu problemler ağız dışı nedenlerden kaynaklanır. Mesela bazı kronik ağız hastalıkları, dişeti hastalıkları,  eklem bozuklukları, oral kanserler, diş sıkma ve gıcırdatma, uçuk (herpes simplex), diş çürükleri ve daha ender de olsa AİDS. Çok görülen başka patolojik olguları da buna ekleyebiliriz; diyabetik hastalarda diş köklerini saran alveol kemiği kaybı ve  dilantin tedavisi gören epileptik hastalarda fibröz dokunun büyümeye eğilimli olması gibi. Amerika Diş Hekimliği Birliği (ADS) dahi henüz periodontal hastalıkların sistemik nedenlerden kaynaklandığını kabul etmiştir. Ne yazık ki,  günümüzde Diş Hekimleri, bu sistemik rahatsızlıkların ağızda oluşturduğu semptomları lokal olarak tedavi etmek üstüne kurulu bir sistemde çalışmaktadırlar.

Öte yandan, daha az sıklıkla görülse de bazı ağız kaynaklı problemlerin sistemik hastalıklar yaşattığını da görebiliriz. Mesela eklem problemi olan birinde, besinleri yeterince çiğneyememesinden dolayı görülen kabızlık ya da cıva hassasiyeti olan bir bireyde yüzde elli cıva içeren amalgam dolgudan kaynaklanan alerjik ve toksik rahatsızlıklar bunlara örnektir. Burada ki ironi de, ağızdan kaynaklanan bu rahatsızlıklar bedenin başka bölgelerinde semptom oluşturduklarından dolayı kişi bu semptomları ortadan kaldıracak tedavi yöntemlerine yönelecektir. Tıpkı bedenin başka bir bölgesinden kaynaklanan ve ağızda belirti gösteren bir rahatsızlığın dental işlemlerle çözümüne uğraşılması gibi.

Çok uzun değil kısa bir zaman önce,  tüm dişleri çekilerek hastalıklarını tedavi ettiklerini düşündükleri ve bu durumun büyük bir başarı gibi görüldüğü romatoid artrit hastalarının sayısı azımsanacak gibi değildir. Diş Hekimliğinin hangi dönemlerden geçtiği düşünülecek olursa ve tabi her hangi bir yargılama olmadan ve mesleğe emeği geçmiş her bir meslektaşa şükran sunarak şunu demekte bir sakınca olmamalı; yapılan her ağız içi müdahale tüm bedeni ve yaşam gücünü etkilerken, bunun farkına varacak incelikte yaklaşmak ve Diş Hekimliğinde homeopatinin kullanımının yaygınlaşmasını ve bu konuda ki bilimsel çalışmaların artmasına emek vermek şüphesiz modern Diş Hekimliğinin düsturlarından olmalıdır.   

Bu amaçla kliniğimiz Allianoi Ağız ve Diş Sağlığı’nda, homeopatinin sağladığı olanaklardan yararlanılmakta ve daha az kimyasal kullanılarak, diş tedavilerinin yanında hastalarımızın bütünsel sağlıklarına zarar vermeden tedavi etme prensibi uygulanmaktadır. Bu hem hekim olarak bizlerin ve tedavi için başvuran sizlerin büyük konforunu sağlar ve başka organlarda yaratılabilecek olası hasarlar da önlenmiş olur.

Homeopatinin yapısal tedavileri yanında, akut tedavilerde de kullanım alanının sonsuz olduğunu söylemek gerek. Özellikle, diş hekimliğinde akut (ağrı, kanama vs) gibi durumlarla karşılaşma olasılığı çoktur. Bu durumda daha hızlı ve etkili çözümler sunan homeopatik remedilerin desteği şüphesidir. Diğer bir konu da bazen kimyasal ilaçlarla sağlayamadığımız kazanımın sağlanması. Bunu yaparken de her hangi başka bir organa zarar vermemesi. Örneğin, bebeklerde diş çıkarma semptomları çeşitlilik gösterir. İştahsızlık, kusma, ishal hatta yüksek ateşe kadar giden durumlardan tutun, geç diş sürmesi yahut erken çürümelere kadar uzayan bir listedir bu. Çoğu anne baba, artık çok gerekli olmadıkça ilaç kullanmama taraftarıdır. Özellikle gelişim aşamasında sık kullanılan ilaçların vücutta nasıl yıkımlar yaptığı ve çocuğun yaşam gücünü düşürdüğünden bahseden birçok yayın var. Bu durumda kullanılan homeopatik remediler, çocuğun konforunu artıracağı gibi, yaşam gücünü de desteklediği için kazanımlar daha da fazla olacaktır. Üstelik bedenlerinde hiçbir hasra oluşmadan bir tedavi uygulanmış olur.

Kliniğimiz de, koruyucu diş hekimliği alanında da homeopatik uygulamalar yapılmaktadır. Erken yaş çürümelerini fark edip, yapılacak bir görüşmeyle, belki uzun dönem de ağız ve diş sağlığında büyük yıkımla hayata devam etmek zorunda olacak olan bu çocukların hem ağız sağlıkları hem de beden de buna yol açana faktörleri tedavi etmek mümkündür.

Bu konuda ki Allianoi Ağız ve Diş Sağlığı kliniği olarak hedeflerimizden biri de, yıllar yılı süren bu yıkım döngüsüne mümkün olduğunca son verebilmek ve toplum sağlığına bir katkı sağlayabilmek, siz değerli danışanlarımızın daha konforlu, yan etkisiz, bütüncül bir tedavi anlayışla tedavi edilmenize olanak oluşturmaktır.

Homeopati ile ilgili daha fazla bilgi almak isteyenler, iletişim bilgilerinden bize ulaşabilirler.

 

Homeopati ve Diş Tedavileri - Allianoi Ağız ve Diş Sağlığı